EROL
EVGİN İSTANBUL KOLEJİ'NDEYDİ
anat hayatında 43 yılda
çizgisinden ve kalitesinden
hiçbir şey kaybetmemiş,
kendi deyişiyle “
düğünlerimizde,
çocuklarımızın doğumunda,
mutluluk ve hüzünlerimizde
şarkılarıyla hayatımızın fon
müziğini oluşturan” değerli
sanatçı Erol Evgin, güzel
bir söyleşi için
öğrencilerimizle
birlikteydi. Birden fazla
nesil için müzikal anlamda
çok önemli bir yer edinen ve
hiçbir ödün vermeden bu yeri
korumayı başaran Erol Evgin,
öğrencilerimizle, lider
insan olmanın önemini ve
liderlik vasıflarına sahip
olabilmek için hayatımızda
öne çıkarmamız gereken
değerlerle ilgili deneyim ve
düşüncelerini paylaştı.
Öğrencilerimizin birbirinden
farklı ve güzel sorularıyla
renklenen söyleşide Erol
Evgin, eğitimin öneminden de
bahsederek, hem akademik
anlamda gelişimi hem de
sanatsal aktivitelerimizi
paralel yürütmenin
faydalarını aktardı. Gelin
tanıdığımızı düşündüğümüz
Erol Evgin’i biraz daha
yakından tanıyalım hep
birlikte..
Eren MIZRAK :
Öncelikle okulumuza gelerek,
bizlere, sizi daha yakından
tanıma şansını sağladığınız
için teşekkür etmek
istiyoruz. Ve ilk sorumuzla
da başlıyoruz. Üniversitede
mimarlık eğitimi aldınız,
yüksek mimar olan eşinizle
birlikte mimarlık
mesleğinizi de uzun yıllar
icra ettiniz. Sanat hayatına
girişiniz ve müzikle ilk
tanışmanız nasıl gerçekleşti
ve müzikte ilerleme kararını
nasıl aldınız?
Erol EVGİN : Ben
çok küçük yaşlardan beri
yalnızca şarkı söylemeyi ve
iyi bir müzisyen olmayı
hayal ettim. Babam da “
kolunda bir altın bilezik
olsun” diye ısrar etti.
Resmim ve çizimim de iyi
olduğu için mimarlık
okuyarak ikisini
birleştirmeyi tercih ettim
ben de. İyi ki de öyle
yapmışım. Birden fazla
konuda uzmanlaşmak benim
sizlere tavsiye ettiğim bir
durum.
Elif Sude ŞANLI :
Lise eğitiminizi İstanbul
Erkek Lisesi’nde, üniversite
eğitiminizi de Mimar Sinan
Üniversitesi’nde almışsınız.
Türkiye’de bu denli
ekolleşmiş ve şimdi de
yerleşmesi bu denli zor olan
okullarda eğitim aldığınıza
göre, akademik olarak
çalışkan bir öğrenci
olduğunuzu söyleyebilir
miyiz? Derslerle aranız her
zaman mı iyiydi? Erol Evgin
nasıl bir öğrenciydi?
Erol EVGİN :
Lisedeyken “ Beşten şaşma
altıyı aşma” gibi bir
prensibim vardı benim, çok
fazla çalışkan değildim
açıkçası. Müzik vardı
hayatımda hep. Ama fena bir
öğrenci de değildim.
Mimarlık da zor bir eğitimdi
benim için. Yani
üniversitede daha
çalışkandım diyebilirim.
Zamanla hep daha fazla
çalışmaya başladım ve
şimdilerde de çok
çalışıyorum. Eşim de bana
hayatımın bu döneminde çok
daha çalışkan olduğumu
söylüyor şimdilerde.
Eren MIZRAK : Bir
röportajınızda mimarlığın
sizin için “ susmuş müzik”
olduğunu ifade etmişsiniz.
Siz kendi hayatınızda müzik
ve mimarlık arasında nasıl
bir ilişki, nasıl bir denge
kurdunuz ? Hayata müzisyen
gözlüğünüzle mi yoksa mimar
gözlüğünüzle mi bakmayı
tercih ediyorsunuz ?
Erol EVGİN :
Aslında bir konuda
yorulduğunuz zaman bir başka
konuda çalışarak
dinlenebilirsiniz. Ben hep
ikisi arasında gidip geldim.
Müzikte yorulduğumda
mimarlıkta, mimarlıkta
yorulduğumda da müzikte
kendimi buldum. Birden fazla
konuda söz sahibi olmak çok
önemlidir.Bu şekilde bir
konunun yobazı olmaktan
kurtuluyorsunuz. Yobazlık
yalnız dinle ilgili
değildir, dünyaya tek bir
pencereden bakan insan bence
yobazdır. Dünyada birçok
farklı pencere var, hatta
çatıya çıkmayı tavsiye etmek
lazım.
Elif Sude ŞANLI :
Sanat hayatınızda
43.yılınızın içindesiniz ve
birden fazla kuşak sizi çok
severek dinliyor.
Kişiliğinizle de topluma
örnek teşkil ediyorsunuz.
Sanatta sürekliliğin, daha
doğrusu sizin gibi sürekli
başarılı olmanın formülü
nedir?
Erol EVGİN :
Yaptığınız işe inanmanız
gerekiyor. Sonra insanları
inandırmanız gerekiyor. Bir
de süreklilik bir işi
yapmaktan daha büyük bir
sorumluluk, inat ve gayret
gerektiriyor. Aşkla sevmeden
hiçbir şey yapmak mümkün
değil. Ben müziği böyle bir
aşkla sevdiğim için
hayatımın tam ortasına
yerleştirdim ve bu şekilde
de ilerliyorum 43 yıldır.
Eren MIZRAK :
Dinleyicinizle 43 yıldır
süregelen çok sağlam bir
iletişiminiz var. Bu bağı
nasıl kurdunuz? Sizce neden
Erol Evgin dinleyicisi bu
denli vefalı size karşı?
Erol EVGİN : Biz
birlikte büyüdük aslında
dinleyicimizle, bir aile
olduk. Ben onların
hayatlarının fon müziği
oldum şarkılarımla.
Düğünlerinde, nişanlarında,
çocuklarının doğumunda hep
benim şarkılarım fon müziği
oldu. Benim müziğimi
dinleyenlerle birlikte
büyük, geniş bir aile
oluşturduk biz.
Elif Sude ŞANLI :
Yıllar içerisinde sizi, “
Erol Evgin” kimliğinizle
bağdaştıramayacağımız hiçbir
işin içinde görmedik. Gerek
oyunculukta, gerek
sunuculukta ve keza müzik
yaşamınızda içinde yer
aldığınız tüm projelerde
kalitenizden hiçbir zaman
ödün vermediniz. Her şey
gibi müziğin de maalesef
tüketildiği ve sanatçıların
da birçok ödünler verdikleri
bu zamanda, hep aynı
kalitede ve çizgide kalmayı
nasıl başardınız?
Erol EVGİN : Sorularınız
gerçekten çok güzel, bunun
için ayrıca teşekkür etmek
istiyorum sizlere.
İnandığınız şeyi yapmak çok
önemli. Kendinize ve
yaptığınız işe inanırsanız
başkalarını da
inandırabilirsiniz. İnançlı
olduğunuzda insanların
gözlerinin içine bakarak
kendinizi ifade edersiniz
ama inanmadığınız bir şeyi
anlatırken gözlerinizi
kaçırırsınız.
Ben yaptığım işe inandım ve
beni sevenlerle de müziğimi
paylaştım. Başarı böyle bir
yolculuk diyebilirim kısaca.
Eren MIZRAK :
Sanat hayatınızda örnek
aldığınız kişiler, takip
ettiğiniz belirli akımlar
var mıydı? Örneğin Erol
Evgin kimleri dinlemekten
zevk alırdı geçmişte ve
şimdilerde kimleri dinliyor
?
Erol EVGİN :
Örnek aldığım sanatçılar
oldu tabi. Münir Nurettin
Selçuk, Zeki Müren çok
önemli isimlerdi benim için
o dönemlerde. Batı
dünyasından Frank Sinatra,
Elvis Presley gibi isimleri
de örnek alırdım kendime. Bu
kişilerin yaptıklarını,
tavırlarını, kamuoyu
önündeki davranışlarını
örnek almaya çalışırdım.
Onları incelerdim. Popüler
müziğin bir okulu yok, bu
yüzden ben de inceleyerek
anlamaya çalışırdım.
Elif Sude ŞANLI :
Haldun Dormen’in yazıp
yönettiği “Hisseli Harikalar
Kumpanyası” müzikalinde 400
seferden fazla sahneye
çıktınız. Oyunculuk sizin
için ne ifade ediyor?
Oyunculuk sanat hayatınızın
neresinde duruyor?
Erol EVGİN : 1980
yılıydı bu müzikali
sahnelemeye başladığımızda.
Sonra “ Şen Sazın
Bülbülleri” adlı bir müzikal
daha yaptık.
Ben ses sanatçısıyım ama
oyunculuk da işimin bir
parçasıydı ve o yıllar da
keyifli yıllardı.
Eren MIZRAK :
“Ölçü, denge ve neşe” ‘nin
hayatta çok önemli olduğunu
söylüyorsunuz. Bu kavramlar
sizin için ne ifade ediyor?
Başarınızı neşeli, ölçülü ve
dengeli bir insan oluşunuza
mı bağlıyorsunuz?
Erol EVGİN : Ölçü
ve denge gerçekten hayatta
çok önemli. Ben örnek
aldığım insanlarda da bunu
görüyorum. Ölçülü ve dengeli
olduğunuz zaman yaptığınız
işi sürdürebiliyorsunuz.
Neşe de hayatın olmazsa
olmazlarından, en önemli
insani duruşlarımızdan biri.
Elif Sude ŞANLI :
Biz sizi sanatçı Erol
Evgin olarak tanıyoruz ama
aynı zamanda büyükbaba
olduğunuzu da biliyoruz.
Erol Evgin nasıl bir
büyükbabadır? Torunlarınızla
en çok neler yapmaktan
hoşlanıyorsunuz?
Erol EVGİN : Hem
büyükbaba hem dedeyim, 2
tane kızımdan 1 tane de
oğlumdan olmak üzere 3
torunum var. Onlarla oyun
oynamayı seviyorum. Benim
iphoneuma oyun indiriyoruz
ve birlikte oyun oynuyoruz,
yoksa kaçıyorlar yanımdan.
Ben onlara iphonedan oyun
indirdiğimde yanımda
kalıyorlar (gülüşmeler)
Eren MIZRAK : 43
yıllık sanat hayatınızda,
yorumlamaktan en çok zevk
aldığınız şarkınız hangisi
ve neden? “ Bir de bana sor”
hepimiz için yıllar geçse de
eskimeyen bir klasik ama
sizin “ Erol Evgin”
klasiğinizi merak ediyoruz
bizler.
Erol EVGİN :
Benimki de “ Bir de Bana
Sor”. Hiç yorulmuyorum o
şarkımı yorumlarken, bana
başka duygular
çağrıştırıyor.
Elif Sude ŞANLI :
Bizler sizin müziğinizle
ruhumuzu dinlendiriyor,
mutlu oluyoruz. Peki Erol
Evgin neler yaparak ruhunu
dinlendirir? Yapmaktan zevk
aldığınız hobileriniz,
vazgeçemedkleriniz nelerdir?
Erol EVGİN :
Bahçeyle uğraşmayı, doğada
yaşamayı seviyorum. Bir de
resim yapmayı ve kitap
okumayı çok seviyorum.
Okuduğum kitaplardan notlar
alırım, altlarını çizerek
okurum. Yanımda kağıt
kalemim olur hep kitap
okurken. Kitaplardan çok şey
öğrendim diyebilirim.
Eren MIZRAK : Son
olarak, kendinizi tek bir
kelime ile ifade etmenizi
isteseydik, bu kelime ne
olurdu?
Erol EVGİN :
Şarkı.
|