|
CİHAN
DEMİRCİ İLE "GIRGIR"
Özel
İstanbul Koleji öğrencileri 35 yıldır karikatürle, yazıyla iç
içe yaşayan, çizmeye Oğuz Aral’ın
“ Gırgır” okulunda başlayan ve sonrasında da Aziz Nesin, Altan
Erbulak, Haldun Taner,
Kandemir Konduk, Müjdat Gezen gibi isimlerle birlikte uzun
yıllar birlikte çalışan, 42 kitap ve
binlerce söyleşiyi 52 yıla sığdırmış Cihan Demirci'yi ağırladı.
Hayatın kendisinin içerisindeki mizahı yakalamanın önemine
değinen Cihan Demirci, uzun ve güzel bir hayata sahip olmak
için, hayatın içerisindeki hüzünlerin dahi mizahi yönünü bulup
çıkarmak gerektiğini belirtti. Gelin hep birlikte Cihan
Demirci’nin günümüz Türkiye’sinin mizahla ilgili durumu
hakkındaki düşüncelerine kulak verelim..
Ada Arcan : İlk kitabınızı
1985 yılında yayınlamışsınız ve yola şiir kitabıyla çıkmışsınız.
Sonrasında karikatüre dönüşünüz nasıl oldu?
Cihan Demirci : Benim
kuşağımda şiir ve resim önemliydi, ben de çocuk yaşlarda
başlamıştım resim ve şiire. Ama şiirler komik, mizahi şiirlerdi.
İlk kitabım da böyle komik ve kısa şiirlerden oluşuyordu. Sonra
çizim ağır basmaya başladı. En sonunda da yazarlık başlayınca o
şiiri de çizimi de geçti açıkçası. Biraz hiperaktif bir durum
neredeyse. 52 yaşımdayım ama hala kendimi 14 yaşımda gibi
hissediyorum aslında. Mizahçılarda durum böyledir, kolay kolay
yaşlanmazlar ruhen.
Eda Bekar : “Gereksiz
taramalardan Kaçınamadım” kitabınız, üstat Oğuz Aral’ın “
Gereksiz taramalardan kaçının” deyişine bir atıfta bulunuyor.
Hatta kitabınızı Oğuz Aral’a adamışsınız. Oğuz Aral’ın
hayatınızdaki yeri nedir?
Cihan Demirci : Oğuz Aral
benim kuşağım için “baba”’dır. Hatta öz babamdan daha yakın
olduğu anlar olmuştur bana. O yüzden de benim gibi çizerlerin
babaları Oğuz Aral’ı kıskanırlar “Ben miyim senin baban yoksa
Oğuz Aral mı?” diye, çünkü gerçekten böyle bir usta bir daha
Türkiye’ye gelmedi. Sadece usta değil, her şeyimizle ilgilenen,
biraz otoriter, sert bir yanı da olan ama her zaman öğreten bir
kişiydi. Bu kitabı ona ithaf etmem benim için bir görevdi.
Ada
Arcan : “Geyik muhabbet”i terimini Türk mizahına
kazandıran ve bu terimi bulan kişisiniz. Buna benzer Türk
mizahına sizin kazandırmış olduğunuz terimler var mı?
Cihan Demirci : Çok var
aslında ama çok da üstüne düşerek yapmadım bunları. Ayrıca
anlamından farklı şekillerde de kullanılıyor bu terimler.
Laforizma da benim ürettiğim bir terim, lafa dayalı özdeyiş
anlamında. Espri de yine benim uydurduğum bir kelime. Yüzden
fazla böyle terim var benim kazandırdığım camiaya. Mizahçılar
bir şeyleri çok kolay uydururlar ama toplum sonra bunları çok
ciddiye alır, aslında bizler bu denli önemsemeden bulup
kullanmışızdır bu terimleri.
Eda Bekar : Filmlerde
kullanılan güldürü veya mizah yöntemleri için düşüncelerinizi
biraz daha detaylandırabilir misiniz bizim için?
Cihan Demirci : Antalya
Altın Portakal Film Festivali’nde geçen sene söylediğim bir
cümleydi bu. Benim gözümde Recep İvedik mizahın kalitesizliği,
olumsuz halidir. Neden, çünkü olumsuzu över. Mizahçı kötüyü
övmez, tam tersine eleştirir. Şener Şen, Kemal Sunal, Cem
Yılmaz’ın yaptığı mizahta bir eleştiri, bir toplumsal durum
vardır ama Şahan Gökbakar’ın yaptığı mizahta ben böyle bir şey
göremedim. Sadece bir magandanın övülmesini gördüm. Bu da bu
filmi seyreden 4 milyon seyirci için gerçekten kötü bir örnek
oldu. Mizah bir yandan çok tehlikeli bir silahtır, kötü
kullanılırsa adamı öldürebilir. Ben Cem yılmaz’ın filmlerinde,
stand up’ında daha farklı, daha kaliteli şeyler görüyorum ve bu
yüzden de ikisini birbirinden ayırıyorum açıkçası.
Ada Arcan : Gülerek
eleştirebilirsek, çok güçlü kaleleri yıkabileceğimizi
düşünüyorsunuz. Sizce mizahın gücü varolan gidişatı
değiştirmekte veya radikal değişimleri ortaya çıkarmakta nasıl
bir yer kaplıyor? Mizah bizi bu anlamda nerelere götürebilir?
Cihan Demirci : Ucu bucağı
gözükmeyen bir orman düşünün. O ormanı mangal yakarak yok etmek
de, oradaki havayı koklayarak, oraya zarar vermeden ormanı
yaşamak da kişiye bağlıdır. Her durumun iyi de kötü de örnekleri
vardır. Aziz Nesin’in eserleri, Oğuz Aral’ın Gırgır dergisi,
bunlar önemli noktalar mizah geçmişimizde. Çağdaş ve özgürlüğü
olan toplumlarda mizah çok daha güçlü olur.
Eda Bekar : Bekir Coşkun ve
Yılmaz Özdil’in kullandıkları mizah dilini beğendiğinizi
biliyoruz. Köşe yazarlarının birer mizahçı gibi davranmaları
veya her şeyi mizahi yönden ele almaları hakkında ne
düşünüyorsunuz? Sizce köşe yazarları karikatüristlerin yerine mi
geçmiş olacaklar zaman içerisinde?
Cihan Demirci : Evet, bu
özel ve güzel bir soru. Her iki yazar da mizah duygusu olan
gazeteciler ama ben onları aynı zamanda eleştiriyorum da.
Gazetelerimizdeki köşe yazarları tamamen mizahla uğraştıkları
zaman mizah yazarları ne yapacak? Burada mizah dergilerinin çok
hatası oldu. Mizah dergilerinde mizah yazıları kalmadı..
Ada Arcan : İnsanlar, zaman
harcamadan anlayacakları ve çok çabuk tüketebilecekleri,
neredeyse naylon malzemeler istiyorlar hayatlarında. Günümüzde
televizyonda yer alan mizah programları ile ilgili ne
düşünüyorsunuz?
Cihan Demirci : Ben
sinema-televizyonda okumama rağmen yaklaşık 15 yıla yakın bir
süredir televizyonlara bir şey yapamayan bir insanım. Senarist
olmak için kolları sıvadım ama inatçı yapımdan dolayı, yani
yazdığım şeylere kimsenin dokunmasını istemediğimden durum böyle
oldu.
Eda Bekar : Aziz Nesin
Türkiye’de kaliteli ve anlamlı mizah yapan nadir kişilerden biri
idi. Sizin hayatınızda Aziz Nesin’in yeri nedir? Sizce Türkiye
neden artık kaliteli mizahın peşinden koşup bunu okuyucu olarak
talep etmiyor? Ne değişti zaman içerisinde?
Cihan Demirci : Aziz Nesin
benim ustam kabul ettiğim 2 isimden biri, diğeri de Suavi
Sualp’tir. Aziz Nesin, sosyal, toplumsal anlamda mizahı
Türkiye’de çok yukarı bir noktaya çıkardı. Onu kimse aşamadı
zaman içinde. Topluma önderlik anlamında da görev üstlenmiş bir
kişi. Ortaokul ve lise yıllarında bütün kitaplarını okudum. Önce
hayran oldum, sonra da 22 yaşımdayken de yan yana masalarda
kendisiyle çalışma onurunu yakaladım. 6-7 ay kadar birlikte
çalıştık ve ben çok etkilendim o dönemde. Bugün o tarz bir mizah
yok, ama kendisi de yaşıyor olsaydı bugüne uygun bir mizah
anlayışıyla devam ederdi.
Ada Arcan : Kendinizi bir
kelime ile tanımlamanızı istesek bu kelime ne olurdu?
Cihan Demirci : Mizahçı
olurdu. Bu kelime çok hoşuma gidiyor.
Eda Bekar : Son olarak,
ileride mizahla, karikatürle ilgilenmeyi düşünen çocuklara ne
yapmalarını tavsiye edersiniz?
Cihan Demirci : Herkes
mizahçı olmak zorunda değil, Türkiye’de toplasanız 100 kişiyi
geçmez. Mizahı sevmek çok önemli. Mizahçı olmak zorunda
değilsiniz, ama mizahı seven gençler olursanız ileride çok rahat
edersiniz. An gelir çok üzülürsünüz, mizah duygunuz varsa
dayanma gücünüz olur. Gülmeyi, neşeyi seven insan hayatını uzun
soluklu olarak devam ettirebilir. Bunu söyleyebilirim.
|